SÖZLER

17 Ağustos 2010 Salı

HAYYAM....

Ben şarap içiyorum, doğrudur;
Aklı olan da beni haklı bulur:
İçeceğimi biliyordu Tanrı,
İçmezsem Tanrı yanılmış olur.


*******

Bir sır daha var, çözdüklerimizden başka!

Bir ışık daha var, ışıklardan başka.
Hiç bir yaptığınla yetinme, geç öteye:
Bir şey daha var bütün yapıtlardan başka.




*******

Dedim: artık bilgiden yana eksiğim yok;
Şu dünyanın sırına ermişim az çok.
Derken aklım geldi başıma, bir de baktım:
Ömrüm gelip geçmiş, hiç bir şey bildiğim yok.


*******

İçin temiz olmadıksan sonra
Hacı hoca olmuşsun, kaç para!
Hırka, tespih, post, seccade güzel;
Ama Tanrı kanar mı bunlara?

*******

ÖMER HAYYAM

16 Ağustos 2010 Pazartesi

HEDEFE GİDERKEN YÜRÜMEK

Tarlasında çalışan hocaya tanımadığı biri yaklaşır:

"Efendi amca, falanca köye kaç saatte gidebilirim?"

Hoca cevap vermemiş.
Halbuki üç kez seslenmiş yabancı.

"Her halde sağır" diye düşünüp yoluna devam etmiş. Epey uzaklaştıktan sonra, Hoca :

"Evlat gel!"
diye bağırmış. Merakla geri dönen gence:

"Sen üç saatte ancak gidersin."
demiş. Adam kızmış:

"Be adam biliyordun da daha önce niye söylemedin?"

"Evet!" demiş Hoca,

"Yolu biliyorum ama senin nasıl yürüdüğünü görmeden nasıl cevap verebilirdim ki?"


KOLOMB,İSPANYOLLAR VE YERLİLER


"İspanya'daki patronlarından birine yazdığı bir mektupta da Kolomb, yerlileri tanıtmak için
şöyle diyor: 'Son derece sade, dürüst ve aşırı düzeyde eli açık insanlar. Herhangi birinden, sahip
olduğu herhangi bir şey istenince, hemen veriyorlar. Başkalarına olan sevgileri, kendi özlerine
olandan çok daha fazla.' Ama bu övgüleri sıralayan Kolomb, günlüğün bir yerinde de şöyle
diyor: 'Bunlardan çok iyi hizmetkâr olur. Sadece elli adamla bütün bu yerlilerin hepsine kolayca
boyun eğdirebiliriz ve her istediğimizi yaptırabiliriz.' "




*******



....Önde başpapaz ve diğer papazlar, bölgenin tüm beyleri, tören alayı halinde, büyük bir saygı ve
onurla Hıristiyanları karşılamaya gelmişlerdi. Onları, en önemli beylerin evlerine yerleştirmek
üzere şehre götürmüşlerdi. İspanyollar, halkı öfkelerinden korkutmak ve bu toprakların her
köşesine korku ekmek için (kendilerinin ceza dedikleri) bir katliam yapmaya karar verdiler.
Çünkü, İspanyolların girdikleri bütün topraklarda niyetleri aynıydı: Bu yumuşak başlı koyunları
önlerinde titretmek için vahşi ve unutulmaz bir katliam yapmak! Bu amaçla, önce şehrin ve şehre
bağlı her yerin beyleriyle, soylularını ve baş beyi çağırdılar. Gelenler, İspanyol yüzbaşıyla

konuşmak için içeri girdikçe tutsak ediliyor, bu şekilde kimse durumu anlamadığından haber
yayılmıyordu. İspanyollar yüklerinin taşınması için 5-6 bin yerli istemişlerdi. Hepsi gelince,
onları evlerin avlularına koydular. İspanyolların yüklerini taşımaya hazırlanan bu yerlileri
görmek, insanda acıma ve merhamet duygusu uyandırırdı, çünkü üstlerinde sadece utanılacak
yerlerim örten bir şey, çırılçıplak gelmişlerdi. Omuzlarındaki küçük filelerde karın doyurmayan,
yavan yiyeceklerini taşıyorlardı. Munis kuzular gibi diz çöktüler. Orada bulunan diğer insanlarla
beraber hepsi avluda toplanınca, silahlı İspanyollar, gözcülük etmek için kapılarda durdular.
Diğerleri, kılıçlarını kaparak bu koyunların hepsini kılıçla veya mızrakla katlettiler. Fakat hiçbiri
ölümden kaçamayacaktı.....